Öğretmen Neden Sevilmez?



İlkokul 2. sınıfta sınıf öğretmenim 2. yarıyılın ortasında değişmişti. Sınıfta öğrenci sayısı çok olduğu için çekilişle öğrencileri ayırarak yeni bir sınıf oluşturdular. Öğretmen değişiminin olması benim için çok zor olmuştu. Halbuki müdür yardımcısı akrabamızdı, hiç torpil uygulamadılar bana..

Eski öğretmenim bayandı, yenisi ise erkek.. Sinirli, agresif, herşeye bağıran, şiddet uygulayan  bir adamdı. Sınıfa girdiğinde kimse konuşamazdı. İlk 1 bir haftadan sonra psikolojim iyice bozulmaya başladı. Okula nefret ederek gidiyordum, hergün uyumadan önce babama, gelip beni eski sınıfıma aldırması konusunda baskı yapıyordum. Babam okulda hatırı sayılır birisiydi ama bir türlü beni o öğretmenin sınıfından çıkartamadı. Ben de gittikçe öğretmene düşman oldum. Öyle sevimsiz bir adamdı ki.. Okulda tek bir öğrenci bile onu sevmezdi..

Böyle aylar birbirini kovaladı. Okuldan iyice soğumuştum. Babam da sevmediğim sınıf öğretmenimle kanka olmuştu. Artık herşey daha da zor olacaktı ama ben o sınıftan kurtulmayı, eski öğretmenime dönmeyi kafaya takmıştım..

Baktım çözümü yok, hiç derslere katılmamaya başladım. Ders evde çalıştığım halde soruları bilmiyor gibi davranıyordum. Hatta evde annem ödevlerimi yaptığımı kontrol ederdi, ben de okula vardığımda öğretmen ödevi kontrol etmeden ben o sayfayı yırtar çöpe atardım.



Su Matarasıyla Sevdirmece..
sizi sevmeyen çocuğa çok istediği bir hediyeyi alın..

Böyleyken ailem ve öğretmenim bu durumun önceden farkına varmış. Birgün annem ile babam bana;

-‘Öğretmenin sana bir hediye almış, bize söyledi ama diğer arkadaşların kıskanmasın diye sana veremiyormuş, cuma günü istiklal marşı okunurken verecekmiş, al ama kimseye ne olduğunu söyleme ‘ dediler.

Biraz şüphelenmiş olsam da cuma günü öğretmenin biz sıraya dizilirken verdiği paketi aldım. Tabii gören arkadaşlarımın hepsi bir ağızdan ‘o ney?’  demeye başladılar..

İçinde ne olduğunu ben de bilmiyordum. İstiklal marşı okunduğunda eve koşa koşa gittim ve paketi açtım. Paketin içinde o çok beğendiğim, anneme ‘bana bunu alır mısın?’ dediğim pembe renk telefon şeklinde su matarası vardı. Çok sevinmiştim. Annemle babam ‘öğretmenin seni çok seviyormuş, bak ne güzel sana hediye almış, sen de onu seviyor musun?’ dediler. İyiydi, hoştu da bu işte bir iş vardı. Eğer ben annemi babamı tanıyorsam, çocuklarının psikolojisini düzetmek için bunu yapmışlardı..

Ki sonraki günlerde babam ile öğretmenimin okulun ‘televizyon odasında’ konuşmalarını dinledim. Daha doğrusu itiraf etmeliyim ki kapıları dinledim. :p Ve babam su matarasını kendisinin aldığını, böylece öğretmenimle aramın düzeleceğini düşünmüş.

Aslında yaşım küçük olmasına rağmen ne olduğunu biliyordum. Yine de öğretmenimi sevememiştim. O yarı yıl nasıl geçti bilmiyorum. Okumaktan ve okuldan nefret etmiştim. Tabii annemle babamın bana öğretmenimi sevdirme gayeleri yarıyıl boyunca sürmüştü..

2. sınıfım bittiğinde yaz tatili boyunca o öğretmen gitsin diye sürekli dua ettim. 3. sınıfa geçtiğimde artık öğretmenimiz yoktu. Zaten kendisi sinir hastasıymış ve tedavi görüyormuş. Hem sevinmiş hem üzülmüştüm. Eski bayan öğretmenimin sınıfına beni verdiler. Bayan öğretmenim de annemin kankasıydı,  annemi çok sever, ‘kendine hep annemi örnek aldığını’ her veli toplantısında söylerdi.

3.sınıf bittikten sonra yine okulda bir sınıf ayırma mevzusu dolanmaya başladı. Bu seferde braş öğretmenlerine sınıf oluşturulacağı söylendi. Evet, yine 2. yılında yarısında sınıflar ayrıldı ve o kağıtlara yazılmış çekiliş kutusundan benim adım yine çıktı. (O zamanlar küfür nedir bilmiyordum ama bugün olsa buna söyleceğim uygun terbiyesiz bi cümle olacaktı. :p)

Yine yeni bir öğretmen. Bu öğretmende dersimize giren müzik öğretmeniydi. Bu sefer okul meydanında zırlamaya başladım.  ‘ben okumak istemiyorum’ diye. Herkesi başıma topladım. Öğretmenler benimle uzun süre konuştular ‘bu öğretmenin de iyi alışırsın’ diye. Dedim ya okul müdürü ve yardımcısı akrabamız laf olur diye torpilde yapamıyorlar. Hay bin sabır..

Yine öğretmenim değişti mi..Değişti..Bu sefer cidden hayata küsmüştüm. Derslere de artık numaradan değil gerçekten çalışmıyordum. Okula gitmek benim için bir ölümdü. Eski öğretmenim arasıra yenisine durumumu soruyormuş, çok tembel olmuştum. Okulun bütün sosyal projelerini başlatan, piyes yazan, üst sınıfları da yöneten ben tembelin teki olmuştum. 3. sınıfta böyle geçti işte. 4. sınıfa geçince biraz toparladım, derslerime çalışmaya başladım ama öğretmene düşman gözüyle bakardım. İyi bir eğitimci değildi. Sınıfta da ayrımlar vardı. Çalışkan-tembel, öğretmen akrabası, öğretmen komşusu şeyleri vardı.

Sonunda aynı öğretmenden de mezun oldum. Eski öğretmenime dönme planlarım başarı ile sonuçlanamadı. Sevmediğim erkek öğretmenim Mehmet bey, Sonraki sevmediğim öğretmenim ayşe hanım.. Yahu ikisini de hâlâ sevmiyorum :p Ayşe öğretmenimi geçen yıllarda facebookta buldum. Halini hatrını sordum, hemen tanıdı beni. Öğretmen olduğumu da çok sevindiğini söyledi.

Sevdiğim öğretmenim nerelerde bilmiyorum, aradım ama bulamadım. Atamızın bir sözü var;  ‘Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır’ diye. Gerçekten de öyle. Başöğretmeniniz sizin hayattaki duruşunuzu belirliyor.

Ve öğrencinin öğretmenini sevmesi %90 başarı oranını etkiliyor.

Onlar Gibi Olan Eğitimcileri Azaltmak İçin..
 Benim ‘genetik mühendisliğini’ bırakıp öğretmenliğe geçiş nedenim ‘eğitimsiz eğitimcilerdir.’

Tabii anlattığım olay ilkokul dönemime ait.. Ortaokul, lise ve üniversite yıllarımda da eğitim alamamış eğitimcilerle yine karşılaştım. Ne yazık ki her insan hayatında bir defa dahi olsa böyle insanlarla aynı ortamlarda bulunabiliyor. Öğretmenmiş, doktormuş, zırtmış pırtmış (:P) diye insanları kategorilendirerek mesleklerine göre saygı göstereyim derseniz yanlış yaparsanız, çünkü herkes her işi hakkıyla yapmıyor.. maalesef..

Devam edecek…

Öğretmen Neden Sevilmez?, Su Matarası

About yazdikcayasiyorum

yazdıkça yaşıyorum
Bu yazı Anılarım, Öğretmen Dilinden, Geçmiş Yaşam Ola ki, Miş Muş Günlüğü içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın